Cumhuriyet’in 100. Yılı Kutlu Olsun

Devletler de insana benzerler. Doğarlar, büyürler ve ölürler. Öyle ki, tarih boyunca nice devletler kurulmuş ve nihayetinde de yıkılmıştır.
Türkler, yaratılışları gereği esareti hiçbir zaman kabul etmemişler, devletleri yıkıldığında yeni bir devlet ile tarih sahnesine yeniden çıkmışlardır. Tabi ki, bu süreçler hiç kolay olmamış, zorlu ve çetin mücadelelerin ardından ağır bedeller ödenerek bağımsızlığımız kazanılmıştır.
600 Yıllık koca çınar Osmanlı Devleti de çeşitli iç ve dış sebeplerle misyonunu tamamlamış ve Türk Milleti Gazi Mustafa Kemal önderliğinnde 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan milli mücadelesini 30 Ağustos Zaferi ile tamamlamıştır. Ve Türk Milleti o dönemin emperyal güçlerinin paylaştığı bir haritadan adı VATAN olan ve yüzbinlerce Şehidimizin kanıyla sulanan bu topraklarda yeni Türkiye Devleti’ni kurmuşlardır.
Evet, Türkiye Devleti!
Yeni bir Devlet kurulmuş fakat yönetim şekli konusunda karara vaarılmamıştı. Gazi Mustafa Kemal sahip olduğu entelektüel bilgi birikimi ile Türk Milletine en uygun idare biçimi olarak Cumhuriyeti ilan etti.
Ve Türkiye Cumhuriyeti ile başlayan yeni dönemde yeni bir kültür ve medeniyet inşasına başlandı.
Milli mücadelede askeri safha sona ermiş fakat eğitim, kültür, sosyal hayat, ekonomi kısacası her alanda milli mücadele yeni başlamıştı.
Osmanlı Devleti döneminde ilk kez 1889 yılında İstanbul’da Sağır Dilsiz ve Körler Okulu açılmış, ikincisi ise 1910 yılında Merzifon Amerikan Anadolu Koleji içinde kurulmuş fakat Birinci Dünya Savaşı sebebiyle 1917 yılında kapanmıştır.
Cumhuriyet döneminin ilk engelli okulu ise 1924 yılında İzmir’de Sağır Dilsiz ve Körler Okulu olarak kurulmuştur. Bu okulda marangozluk, kunduracılık, terzilik gibi uygulamalı meslek eğitimi de verilmiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında engelli okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na değil Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlanmıştır. Bu da o dönem tıbbi – medikal model olarak bugün sınıflandırdığımız yardım temelli bir bakış açısının hakim olduğunu göstermektedir.
Özel eğitim ile ilgili kavramlar ise İkinci Dünya Savaşı sonrası literatürümüze girmeye başlamış bulunmaktadır.
Gazi Mustafa Kemal, “eğitimde feda edilecek tek bir fert yoktur” diyerek adeta bireysel farklılıklara vurgu yapmış ve engelli – engelsiz her bireyin vatandaş olarak, eşit ve erişilebilir bir biçimde eğitim hakkını kullanmasını lisanı haliyle ifade etmiştir.
Cumhuriyetimizin bugün 100’üncü yaşını kutluyor ve daha nice 100’üncü yaşlar diliyoruz. Ve Cumhuriyetimizin yaşatılması, korunması ve yüceltilmesi için de her Türk vatandaşının çağdaş ve modern bir eğitim anlayışıyla, eğitimde fırsat eşitliğini şekli değil, özde sağlayarak eşit ve erişilebilir bir biçimde tüm ülke sathında uygulayan bir Hükümet talep ediyoruz.
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı kutlu olsun.