Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; dünya nüfusunun %15’i yani başka bir sayısal veri ile 1 milyardan fazla nüfusu engelli bireyler oluşturmaktadır. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, istihdam gibi temel alan istatistikleri ile birlikte değerlendirildiğinde ise dünyada farklılıkları sebebi ile ayrımcılığa uğrayan en büyük dezavantajlı grubun engelliler olduğu görülmektedir.
Türkiye’de 2002 yılında resmi kurumlar tarafından yapılan araştırma verilerine göre ülke nüfusunun %12.29’unu engellilerin oluşturduğu tespit edilmiş, 2011 yılında farklı araştırma yöntem ve teknikleri kullanılarak yapılan ikinci bir araştırmada ise bu oran %6.9 olarak güncellenmiştir.
Ülkemizde sağlıklı bir ulusal engelli veri tabanının bulunmaması, sadece engelli sağlık kurulu raporu için başvuru yapanların idari kayıtlar üzerinden tespit edilerek, sisteme işlenmesi sebepleriyle gerçekte ne kadar engelli bireyin var olduğu bilinmemektedir.
Bu durum ise hak öznesi olan engelli bireylerin haklarını korumak ve geliştirmekle mükellef olan devletin dolayısı ile de karar alıcı ve politika geliştiricilerin kısa, orta ve uzun vadeli stratejik planlarında hedef ve faaliyetlerin bulunmamasını beraberinde getirmektedir.
İhtiyaç ve sorunlarını duyurabilen engellilere pansuman tedbir olarak nitelendirdiğimiz geçici çözüm sağlayan kapsayıcı, bütünleşik ve sürdürülebilir olmayan uygulamalarla cevap verilmeye çalışılmakta, kamu mali kaynağı da bu plansızlık sebebi ile boşa harcanmaktadır.
Öte yandan kapsamı, yöntemi ve tekniğini bir tarafa bırakarak engelli nüfus verisinin 2021 yılında hala 2002 ve 2011 yıllarına ait araştırmalar referans gösterilerek, kullanılması da kamunun engelli bireyleri önemsemediği ve “göç yolda düzülür!” misali politika ve programların uygulandığı izlenimini vermektedir.
Kimsenin elinde sihirli bir değnek yok! Evet, bizler bunun farkındayız. Fakat, yaklaşık 16 yıldır fiziki erişilebilirlik için çıkartılan kanun hükümleri her yıl ertelenmekte, kamu kurumlarına idari para cezaları caydırıcı olarak uygulanmamaktadır. Bu süreçte; bebek engelliler çocuk, çocuk engelliler genç, genç engelliler ise yetişkin olmaktadırlar. Çünkü, onların bugünlerini erteleme imkanları yok.
Engelli bireylerin de hak öznesi birer birey olarak görüldüğü, “-mış gibi, -miş gibi” politika ve programlar uygulamak yerine açık, anlaşılır, ulaşılabilir, ölçülebilir hedefler konularak, eşit ve erişilebilir bir Türkiye için atılan adımları alkışlayarak, konuşabileceğimiz 3 Aralıklar dileği ile…
3 Aralık Dünya Engelliler Gününü kutlamayınız, sadece çevrenizdeki bireylerin farkılıklarının farkına varın!